RAp RAp RAp |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
bizbizehepimiz - Genel bakış
=> Daha kayıt olmadın mı?
dünyanın En ii Payalşım formu!! Sınıf | Postalar | Son kayıt: | Örnek forum Bu forumu Sitene Giris sayfasındaki Ekstralar=>Forum=>Kategoriler den yönetebilir, silebilirsin | 2 | kazino909 30.04.2013, 00:17 (UTC) | şizofren bir insanın yapabiliceği şeyler iki çift yeni evlenip balayına giderken yolları ıssız bir dağdan geçer.hava kapkaranlık o gece ışık yok,ses yok sadece çiftin arabasının yanan farları ve arabanın teyibinde çalan garip bir radyo istasyonu eşilik ediyordu onları.bu sesizlik çiftin balayı heycanı ile sohbetlere dökülüyor ve mutlu bir şekilde yolda ilerlerlerken birden tekerlek patlıyor.arabayı bir kenara çekiyor ve genç adam karısına arbada oturmasını,dışarının soğuk olduğunu söylüyor ve arabada kalmasını tembihliyor.adam o alaca karanlıkta bagajdan takım aletlerini alarak tekerleği bir gayret ile değiştirmeye çalışıyor.karısı arabnın içinde yarı uykuya daldığı anda arabanın üstünde garip darbe sesleri geldiğini farkediyor ama aldırmıyor.kocasının lastik değiştirdiğini zannetip sesin o bakımdan çıktığını sanarak uykusuna devam ediyor.
işte o an.işte o dehşet an.
kadın uyandığında sabah olmuş ve arabanın içinde etrafında 2-3 tane polisin olduğunu görmüş.hemen arabadan çıkıp polise sormuş:
-memur bey burda ne oldu neden arabamızın etrafında toplandınız eşim nerde? dedi
polis ise:
-hanımefendi malesef eşinizi kaybettik.dedi
kadın:
-ama nasıl olur eşim arabanın tekerleğini değiştirmek için dışarıya çıktı
polis üzücü bir şekilde anlatarak:
-malesef kocanız öldü.anlatması çok zor ama yıllardır burada yaşayan bir akıl hastası(şizofren) bir adam tarafından boğazı kesilerek öldürüldü.ve arabanızın üstüne çıkıp kocanızın kopmuş kafasını tutarak sert darbeler ile arabaya vurmuş.
kadın bu olanlara inananamayarak uyumadan önceki arabanın tepesinden gelen darbe sesleri aklına gelmiş ve şok olmuş.
Bu Gerçek Bir Hikayedir.
| 0 | - | knight online hakkında herşey Level 60 Görevi : Master Specialty Skill (Warrior'lar için)
Lobo Pendant, Lupus Pendant, Lycaon Pendant, 10 Crystal, 10 Opal, 10 Crude Sapphire alıyor ve Warrior Master Skaky'e veriyorsunuz. O da sizi master yapıyor. (Warrior master skaky Breth'de 270,1655, Piana'da 1700,380)
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill (Rogue'ler için)
Tail of Shaula, Tail of Lesath, 10 Blood of Glyptodont, Fang of Bakirra, 10 Crystal, 10 Opal ve 10 Crude sapphire topluyor ve bunları Secret Aget Clarance'ye veriyorsunuz. (Karus için Bellua Village(1420,1290), El Morad için Asga(1090,1130)) O'da sizi master yapıyor...
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill ( Mage'ler için)
Kekuri Ring, 50 Gavolt Wings, Cursed Bone, Feather of Harpy Queen, 10 Blood of Glyptodont, 10 Crystal, 10 Opal ve 10 Crude Sapphire toplayıp bunları Arch Mage Drake'ye veriyorsunuz. (Karus için Linate, El Morad için Raiba) O da sizi master yapıyor...
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill (Priest'ler için)
Holy Water of temple, 10 Crystal, 10 Opal, 10 Crude Sapphire ve 10,000,000 coins'i Priest Minerva'ya veriyorsunuz. O da sizi master yapıyor...
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Warrior'lar için)
Feather of Harpy, 30 Sapphire ve 5,000,000 Coin'i Warrior Master Skaky'e veriyorsunuz. O da size Scream Scroll veriyor.
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Rogue'ler için)
Kekury Ring, 30 Crystal ve 5,000,000 Coin'i Secret Agent Clarance'ye veriyorsunuz ve o da size Magic Shield Scroll veriyor
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Mage'ler için)
3 Blessed Enchant Scroll (STR), 3 Blessed Enchant Scroll (HP), 3 Blessed Enchant Scroll (INT), 3 Blessed Enchant Scroll (MAGIC) ve 5,000,000 Coin'i Arch Mage Drake'ye veriyorsunuz. O da size Absolute Power Scroll veriyor.
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Priest'ler için)
100 Zombie Eyes, 30 Opals ve 5,000,000 Coin'i Priest Minerva'ya veriyorsunuz. O da size Judgement Scroll veriyor.
Level 54 Görevi : Thorn Magic (Mageler için)
Arch Mage Drake ile Thorn Magic Quest hakkında konuşuyoruz. Bize 5,000,000 ve Goblin Armor setimizin olup olmadığını soruyor. "Var"; dersek "aferim sana. Sen onları bana ver bende sana Thorn Magic Skill"; vereyim diyor. Bizde kabul ve teşekkür edip oradan ayrılıyoruz...
Level 57 Görevi : Impact Magic (Mageler için)
Arch Mage Drake ile Impact Magic Quest hakkında konuşuyoruz. Bize 5,000,000 ve Goblin Armor setimizin olup olmadığını soruyor. "Var"; dersek "aferim sana. Sen onları bana ver bende sana Impact Magic Skill"; vereyim diyor. Bizde kabul ve teşekkür edip oradan ayrılıyoruz...
| 0 | - | satanizmin gerçek dramı 13 yaşında satanizmle tanışan D.Ç. 5 yıl boyunca kedi kanı içilen korkunç ayinlere katıldı, eroin kullandı. ‘‘Kábus gibi’’ dediği bu yaşamdan 5 ay önce kurtulan genç kız, satanizmi anlatıyor.
Erzincan'dan 11 yıl önce İstanbul'a gelen lokantacı İbrahim Ç., sinir hastasıydı. İşi bırakmak zorunda kaldı. Eşi Cemile Ç. evlere temizliğe giderek kazandığı parayla evi geçindiriyordu. Annesinin zor şartlarda çalışmasına dayanamayan D.Ç., Kartal Yavuz Selim İlköğretim Okulu 5'inci sınıftan diplomasını alır almaz, banyo malzemeleri üreten bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başladı. Evleri huzursuzdu. Babası sinir krizleri geçiriyordu. D. eve gitmek istemiyordu. Daha 13 yaşındaydı. Evden uzaklaşıp yeni arayışların peşine düşen D.Ç., fabrikada tanıştığı arkadaşı K.'yla bazı günler mesai bitimlerinde Kadıköy Akmar Pasajı'ndaki barlara gidiyorlardı. Burada farklı insanlarla tanışan D., uyuşturucu hap kullanmaya, bir süre sonra da eroin çekmeye başladı. D. adını vermekten çekindiği satanist grubu ‘‘B.’’nin, 22 yaşındaki liderinin, ‘‘İnsanlardan uzaklaşmak istiyorsan sana sahip çıkarız. Biz farklı şeyler yapıyoruz’’ sözleriyle satanizme merak salmış. D. ‘‘Hayatımı bu kadar b...tan hale getireceğini bilseydim hiç bulaşmazdım bu pisliğe. Bunalımdaydım, ailemden kopmak istiyordum’’ diye pişmanlığını dile getiriyor. D. her ayın 23'ünde, Kadıköy'de terk edilmiş bir evde buluşan gruba katılıp, satanizm hakkında bilgi edinmeye başlamış. ‘‘23'ün özel bir anlamı yok. Sadece bizim grubun buluşma tarihiydi’’ diyor.
KUTSAL İÇKİ KEDİ KANI
5 karanlık yıl içindeki dehşet dolu günleri anımsarken bakışları donuklaşan, tüylerinin diken diken olduğunu söyleyen 18 yaşındaki D., ‘‘Dehşet vericiydi’’ dediği anları şöyle anlatıyor:
‘‘Yaklaşık 10 kişi, sabah erken saatlerde buluşup, akşama doğru ayrılıyorduk. Harabenin bir köşesinde sürekli ateş yanar, liderimiz onun yanında ihtişamlı bir sandalyede otururdu. Şeytan hakkında o kadar çarpıcı şeyler anlatırdı ki artık benim için sadece şeytan vardı. Herkes simsiyah giyinir, ağırlıklı olarak Metallica parçaları çalınırdı. Kendimizi dağıtabilmek için de eroin içerdik. Bazıları bileklerini jiletle kesip, kendi kanlarını içiyor, şeytana yakın olmak için birazını da ateşin üzerine akıtıyorlardı. Kediyi düşman olarak görüyorduk. Bu yüzden de her ayinde bir kedi kurban ediyorduk. Harabenin ortasına çizip, etrafına mumlar koyduğumuz, satanistlerin simgesi Pentegram Yıldızı'na bağladığımız kedilerin, bıçakla karınlarını sonra da boğazlarını kesiyorduk. Kanını da alnımıza sürüp, birazını da içiyorduk. Bu bizim kutsal içkimizdi.’’
KAÇARSAN ÖLÜRSÜN
D.Ç. bu ortamdan kopmak için çok çaba sarf etmiş. Bir keresinde, gruptaki arkadaşlarına ayrılmayı düşündüğünü söyleyince, ‘‘Kaçışın ölümün olur’’ sözlerini işitmiş. ‘‘Çaresiz devam ettim. Ölüm korkusu vardı’’ diyor. Satanizmden kopup ölümü göze aldığı anda, Ülkem Çocukları Derneği Başkanı Murat Çuhadar'la tanışmış. Derneğin faaliyetlerine katılmaya başlayınca ayinlere gitmez olmuş. İki haftadır, 200 milyon lira aylık ücrete anlaştığı, bir oto galerisinde satış görevlisi olarak çalışıyor. Ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirip, üniversiteye de girmeyi kafasına koymuş. Tek korkusu, ayrıldığı satanist grubun izini bulması.... | 0 | - | KaraBAsan Ramazan ayının ortalarındaydık. Ertesi gün oruç tutmak için sahura kalktım ve uykulu bir halde yemek yedikten sonra, henüz daha soğumayan sıcak yatağıma uzandım. Uykuya dalar gibi olmamla birlikte üzerimde bir ağırlık hissettim. Gözümü açtım ve hareket etme çabalarım sonuçsuz kaldığını gördüm. Yatağımın bulunduğu yerden yemek masasında yemek yiyen annemi görmeme rağmen bir türlü hareket edememem, beni çok şaşırtmıştı. Vücudumun hiç bir noktasını hareket ettiremememin yanı sıra parmağımı bile kıpırdatamamam beni iyice telaşlandırdı. Çünkü daha önceden böyle bir olayla hayatım boyunca karşılaşmamıştım. Müthiş bir güç harcamama rağmen hareket edemiyordum ve avazım çıktığı kadar bağırmaya başladım. Aman Allah'ım sesim de çıkmıyordu. Yaklaşık 3-4 metre uzakta olan anneme lütfen beni kurtar dercesine çırpınmalarıma karşı bir türlü kendimi farkettiremiyordum. Artık dayanamayarak gözlerimi kapadım ve "Yeter artık ne zaman bitecek bu işkence? Yoksa ölecek miyim?" gibi düşüncelere dalarken, birden birinin elini omzumda hisettiğim anda üzerimdeki ağırlık bir anda yok oldu. Bağırarak gözlerimi korkuyla açtığımda omuzundaki elin anneme ait olduğunu görmenin rahatlığıyla, yataktan sıçrayışımın sesi tüm ev halkını ayağa kaldırmıştı. Peki neydi o üstümdeki cisim? Bir insan uykuda olabilir ama gözleri açık asla. | 1 | nefret_nilay 02.03.2008, 18:33 (UTC) | nasıl öelceğiniöleceğini merak edenlere http://www.kuizz.com/quizler/quiz.aspx?id=113 | 0 | - | İnsan Eti Yiyen İnsan (şok:.:.:şok:.:.:şok:.:.:) Ankara’da tutuklanan Özgür Dengiz, "Cafer Er’i öldürdüm. Cesedinden kestiğim etlerinden bir kısmını çiğ olarak yedim. Geri kalanını ise buzdolabına koydum. Bazı parçaları ev önünde dolaşan köpeklere attım. İnsan eti yerken adeta kendimden geçiyorum" diyerek işlediği cinayeti soğukkanlılıkla anlattı.
ÖLDÜRDÜĞÜ insanları yiyen film kahramanı doktor Hannibal Lecter’ı anımsatan 27 yaşındaki Özgür Dengiz’in, ilk cinayetini 17 yaşındayken işlediği ortaya çıktı. İfadesiyle deneyimli polislerin bile kanını donduran Dengiz, cinayetlerini anlatırken gülme krizi geçirdi.
Kıbrıs Gazisi emekli bir astsubayın oğlu olan Dengiz, emniyette tüyleri diken diken eden cinayeti soğukkanlılıkla anlattı. 10 yıl önce bir arkadaşını öldürdüğü gerekçesiyle üç yıl hapis yatan Dengiz, geceleri uyuyamadığı için sabahlara kadar sokaklarda gezdiğini bildirdi. Dengiz, son kurbanı Cafer Er’e bir hafta önce Mamak Akdere Mahallesi’nde bir parkta tek başına bira içerken rastladığını söyledi. Bir süre kurbanını izleyen Dengiz, şunları anlattı:
ENSESİNDEN VURDUM
"Parkta bir bankta oturuyordu. Önce selam verdim. Bir süre sohbet ettikten sonra arkasına geçtim ve ensesine iki kurşun sıkarak öldürdüm. Etrafta kimse yoktu. Cesedi ağacın altına doğru sürükledim. Belimdeki bıçakla bacaklarını ve kollarındaki etleri kestikten sonra iki ayrı poşete koydum.
ÇİĞ ÇİĞ YEDİM
Daha sonra cesedi çarşafa sararak, araca yerleştirdim. Bir süre cesetle birlikte şehirde tur attım. Daha sonra da cesedi, Mamak Çöplüğü’ne attım. İki poşet içindeki etlerden bir kısmını eve gitmeden çiğ olarak yedim. Geri kalanını ise buzdolabına koydum. Bazı parçaları ev önünde dolaşan köpeklere attım. İnsan eti yerken adeta kendimden geçiyorum.
PİŞMAN DEĞİLİM
Vicdanım rahat, pişman değilim. Yakalanmasaydım öldürmeye devam edecektim. Artık bundan sonra sadece insan eti yemeyi düşünüyordum. Çünkü rüyamda sürekli kurban edildiğimi görüyordum. Ben kurban olacağıma başkalarını kurban etmeye karar verdim."
SERİ KATİL GİBİ
Olayı aydınlatan cinayet masası dedektifleri, Dengiz’in evinde yaptığı aramada, cinayetlerde kullandığı silah, satır ve bıçakları da ele geçirdi. Buzdolabında kurban Er’e ait olduğu iddia edilen et parçaları bulan polisler, incelenmek üzere kriminal polis laboratuvarına gönderdi. Evde ele geçirilen ve balistik incelemesi yapılan silahın, geçen ay Kızılay’daki işyerinde kafasına sıkılan tek kurşunla öldürülen bilgisayar mühendisi Sedat Erzurumlu cinayetinde de kullanıldığı ortaya çıktı.
İKİNCİ CİNAYET
Dedektiflerinin çapraz sorgusunda Erzurumlu cinayetini işlediğini de kabul eden Dengiz, "Onu da kesip yiyecektim. Etraf çok kalabalık olduğu için kaçmak zorunda kaldım" derken gülme krizine tutuldu. Dengiz polislere, "Müebbet alır 30 yıl yatarım. O zamana kadar da nasıl olsa afla çıkarım" dedi. Dengiz, emniyetteki ifadesinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Annesi ve babası gözaltına alındı
Özgür Dengiz ile birlikte "Delilleri kararttıkları ve sakladıkları" suçlamalarıyla anne Sultan Dengiz ile Kıbrıs Gazisi baba Satılmış Dengiz de dün gözaltına alındı. İfadelerinde suçlamaları kabul etmeyen, oğullarının psikolojik sorunları olduğunu iddia etti. Serbest bırakılan Dengizler çıkışta yüzlerini sakladı.
Soğukkanlı davrandı
Öldürdüğü Cemal Er’in etlerini kemiklerine kadar sıyırdıktan sonra bir kısmını yiyen Özgür Dengiz, emniyet çıkışı gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı. Dengiz, polisler arasında götürülürken rahat tavırlarıyla dikkat çekti.
| 1 | nefret_nilay 02.03.2008, 18:47 (UTC) | PeLerinli YAratık 18 yaslarinda bir genç kiz olan Selin, ailesiyle birlikte Ankara'nin Küçükesat semtinde izbe bir zemin katta yasiyordu. Maddi zorluklar yasayan aile, iki katli bir binanin zemin katinatasinmisti.
Üst katta ev sahibi oturuyordu. Selin bu arada ileride esi olacak ev sahibinin oglu Mert ile flört ediyordu.
Tasindiktan bir süre sonra, evdeki garip olaylar ortaya çikmaya basladi. Dairenin arka tarafi tamamen karanlikti. Bir oda, banyo ve mutfagi içeren bu bölümde gündüz bile isik yakma zorunlulugu vardi.
Selin'in ailesinin her ferdi bu olaylardan nasibini aldi. Anne sükriye Baydar evde sürekli garip sesler isitiyor, evde kimse yokken birilerinin terliklerini sürükleyerek banyoya girdigini duyuyordu. Evin küçük kizi Sinem, uykusunda rahatsiz ediliyor ve basucunda ona bakarken gördügü hayalete benzer bir varligi tarif ediyordu. Tüm bu olaylarin odaklandigi yer, evin o arka karanlik bölgesi ve oradaki odaydi.
Güngör Baydar, bir gece yine bu karanlik bölümdeki odada yatiyordu. Bir huzursuzluk hissi içinde uyandi. Üzerinde bir agirlik hissetmis ve hareket edememisti. Zorla gözlerini açabildi. Agirliktan dolayi baska bir hareket yapmasi olanaksizdi. O da aynen kiz kardesi gibi, elini tutarak onu izleyen bir varlik gördü. Karanliktan dolayi yüzünü net olarak görememisti. Ancak diger ayrintilar çok açik ortadaydi.
Varlik, sivri külah seklinde siyah bir sapka takiyor ve pelerin giyiyordu. Bir süre sonra ortadan kayboldu. Selin ailesini heyecan içinde uyandirip olanlari anlatti ve varligi tarif etti. Ancak ailesi bütün bu olanlara anlam veremediklerinden, zaman zaman kabus gördüklerini düsündüler.
Olayin sabahi, annesi evden ayrilinca, arka bahçede yukari direkt baglantisi olan merdivenden Mert inip, eve girdi. Selin ve kiz kardesi olayin etkisinden kurtulmus ve bunu kimseye anlatmamaya karar vermislerdi. Bunu yapacaklardi ama iste o zaman inanilmaz bir sey oldu.
Mutfaktaki masanin etrafinda toplanmis oturuyorlardi ki, Mert, Marlboro marka sigara paketini çikarip masanin üstüne koydu ve elindeki kalemle üstüne bir seyler çizmeye basladi. Iki kardes çizdigi sekil karsisinda dehsete kapildilar. Mert, Selin'in tarif ettigi sivri sapkali ve pelerinli varligi çizmisti. Ardindan iki kardese dönüp "Dün gece böyle esrarengiz bir varlik tarafindan uyandirildim" dedi | 0 | - | işkence yöntemleri yorumlarınızı bekliyorum
İspanyol eşeği: Mahkum, eşek biçiminde yapılmış bir kütük düzeneğe oturtulur, ayaklarına giderek artan ağırlıklar bağlanırdı. Sonunda mahkum ikiye bölünerek ölürdü.
Toptan atılma: Bazen mahkum, bir topun ağzına bağlanır ve top ateşlendiğinde mermi kişinin bedeninin içinden geçerdi. Bazen de mahkum büyük bir topun içine mermi niyetine yerleştirilir, sıkıştırılmış barut ateşlendiğinde paramparça olurdu.
Tekerlek: Tekerlekler çok değişik biçimlerde kullanıldı. Örneğin, kişi özel yapılmış dev bir tekerliğin dış kenarına bağlanıyor ve sivri kazıkların ya da bir tepenin üzerinden aşağı yuvarlanıyordu.
Demir kadın: Kadın biçiminde, bir insanın ancak sığacağı büyüklükte yapılan tabutların içi sivri demirlerle donatılıyor. Mahkum bu tabutun içine konularak kapağı kapatılıyor.
Sarkaç: Kişi bir masaya sırtüstü yatırılıp bağlanıyor. Çok büyük, ağır ve keskin bir baltanın bağlandığı sarkaç mahkumun üzerinde sallanmaya başlıyor. Sarkacın ipi yavaş yavaş bırakılarak, her salınımda mahkumun bedeninin doğranması sağlanıyor.
Demir kap: İçine fareler doldurulan büyükçe demir bir kap, açık ağzı karın bölgesine gelecek şekilde mahkumun vücuduna yerleştiriliyor. Ardından bu kap ısıtılıyor. Fareler can havliyle mahkumun karnını kemirip kaçacak yer arıyor. Böylece mahkum iç organları fareler tarafından kemirilerek ölüyor.
Germe: Tarih boyunca mahkumların el ve ayakları bağlanarak gerdirmek yöntemiyle ölmesini sağlayan değişik mekanik yöntemler geliştirildi.
Böceklerle öldürme: Kişinin zemine sabitlenmesi, üzerine bal gibi tatlıların sürülmesi ve böcekler tarafından yenilmeye bırakılması gibi pek çok türü var.
Atlarla parçalama: Mahkum kol ve bacaklarından, 4 ayrı yöne koşturulacak olan atlara bağlanırdı. Ardından atlar koşturulurdu.
Kafa kesme: Bu infaz yöntemi 16 ve 17'nci yüzyılda Avrupa'da ölüm cezasının en insancıl yolu olarak kullanılmıştır. 1789 Fransız devriminde ise kafa kesmek için Giyotin adlı özel alet geliştirildi. Giyotin, Fransa'da uzun yıllar kullanıldı.
Öldüresiye dövme: Bu yöntemin son örneği, sahipleri tarafından ölünceye kadar dövülen Amerikalı kölelerdir.
Kaynatma: Ortaçağ'da popüler olan yöntem. İnsanlar bağlanarak, ağır ağır ısıtılan dev kazanlarda haşlandı.
Gömme: Çağlar boyunca tüm dünyada yaygın olarak kullanıldı. Örneğin, Hindistan'da kadınlar boyunlarına kadar kuma gömüldü ve kafası güneşte pişmek üzere terk edildi. Arap ülkelerinde de yaygın biçimde kullanıldı.
Yakma: Avrupa'da inançsızlar, cadılar ve iffetsiz kadınlara engizisyon döneminde sıklıkla uygulanırdı. Mahkum bir kazığa bağlanır ve çevresinde ateş yakılırdı.
Vahşi hayvanlara atılma: İlk Hristiyanlar aslanlara atılıyordu.
Deri yüzme: Keskin bir bıçakla canlı canlı suçlunun tüm derisi yüzülüyordu. Deri solunumu duran mahkumu acılı ve uzun bir ölüm bekliyordu.
Parçalanma: Mahkum henüz canlıyken balta, satır ya da testerelerle parçalara ayrılıyordu. Arap ülkelerinde 20'nci yüzyılda bile biçimde uygulandı. En son Suudi Arabistan yetkilileri, 1987 yılında Kabe'yi basan bir grubu bu şekilde öldürdü.
Kazığa oturma: Bilek kalınlığında bir kazık, mahkumun kuyruk sokumundan başlayarak ensesine kadar sokulurdu. Kazığın omurilik ve iç organlara zarar vermemesine özen gösterilirdi. Ardından kazık mahkumla birlikte dikilir ve mahkumun ölmesi günler sürerdi.
Demir sandalye/Demir yatak: Bu demir eşyalar iyice beslenmiş bir ateşle çevreleniyor ve bunların üzerindeki kişiler ölünceye kadar kızartılıyordu.
Boğma: Çok değişik biçimlerde kullanılmıştır. En yaygın olanı denizdir. Belki de en iyi bilinen varyasyonu cadı testidir. Su eğer kadını reddederse kadın yüzer. Bu da kadının suçlu olduğunu gösterir ve infaz edilirdi. Eğer su kadını kabul ederse kadın boğulur ve bu da kadının suçsuz olduğunu gösterir.
Zehir: İlginçtir ki zehir, infazın yaygın bir biçimi olmamıştır. Zehirin en çok tanınan kurbanı, baldıran zehirini içmeye zorlanan Sokrates'tir.
Ezme: Mahkum zemine yatırılır ve üzerine aşama aşama ağır taşlar yerleştirilirdi. Mahkumun nefessiz kalarak öldüğü bu yöntemde, cellat, ölüm zamanını istediği gibi uzatabilirdi.
Testereyle kesme: Suçlu testere ile ikiye bölünür.
Yüksekten atma: Mahkum yüksek bir uçurum ya da kale burcundan aşağı atılır.
Çuvala koyma: Suçlu yılan, akrep, kedi, köpek gibi hayvanlarla büyük bir çuvalın içine konurdu.
Aç bırakma: Kişi bir hücre ya da kafese konur ve yiyecek verilmez.
İki ağaçla ikiye ayırma: İki ağaç, birbirlerine doğru çekilir, mahkum bir kol ve bacağı bir ağaca, diğer kol ve bacağı da diğer ağaca bağlanırdı. Ağaçlar bırakılınca mahkum gerdirilmiş olur ve acı içinde ölürdü.
Garotte: Askı ve idamın karışımı bir yöntem. Bir ucu duvara tutturalan ipin diğer ucuda mahkumun boynuna dolanır. Mahkum itilerek, çekilerek ya da ayakları kaldırılarak boğulur.
Sürükleme: Kişi bir ata bağlanır ve ölene kadar sürüklenir.
Su veya civa ölümü: Mahkum ölünceye kadar su veya civa içmeye zorlanır.
Okla vurma: Vikingler tarafından uygulanmıştır. Acıyı uzatmak için ölümcül olmayan bölgeleri hedef almışlardır.
Taşlama: Kişi, ölene kadar taşlanır. Taşlamada, kişinin üyesi olduğu topluluk da bu taşlamaya yardımcı olurdu. Arap ülkelerinde yakın zamana kadar kullanıldı.
Yarma: Suçlu kendindeyken gövdesi açılır ve iç organlar tek tek çıkartılıp, kendisine gösterilirdi.. | 0 | - | insan ölünce neler oluyor okuyunda görün İNSAN ÖLÜNCE NELER OLUYOR OKUYUNDA GÖRÜN....!!!?
Bedenin Ölümü (Dışarıdan Görünen Ölüm)
Ölüm anında ruh, bu dünyadaki insanların içinde yaşadıkları boyuttan ayrılırken, geride cansız bedenini bırakır. Deri değiştiren canlılar gibi, bu dünyadaki bedenini geride bırakır ve asıl hayatına doğru ilerler.
Ancak geride kalan bedenin karşılaşacakları da ibret vericidir. Özellikle bu bedene hayattayken gereğinden fazla değer verenler için.
Peki öldükten sonra bu bedenin başına neler geleceğini ayrıntılı olarak düşündünüz mü hiç?
Bir gün öleceksiniz. Belki hiç beklenmedik bir şekilde. Ekmek almak için bakkala giderken yolda bir araba kazası geçireceksiniz. Ya da amansız bir hastalık hayatınıza son verecek. Veya bir anda kalbiniz duracak.
Böylece ölümü tatmaya başlayacaksınız.
Bu andan itibaren de, bedeninizle hiçbir ilişkiniz kalmayacak. Hayat boyu "ben" dediğiniz ve sahiplendiğiniz o beden, sıradan bir et parçası haline gelecek. Ölümünüzle birlikte bedeninizi başka insanlar taşımaya başlayacaklar. Etrafta ağlayanlar, "daha dün buradaydı", "dağ gibi adamdı" diyenler olacak. Sonra o bedeni alıp evin bir odasına, belki de morga koyacaklar. Orada bir gece bekleyecek. Ertesi gün gömme işlemleri başlayacak. Cansız bedeni alıp gasilhaneye götürecekler. Görevli, kaskatı kesilmişolan bedeninizi soğuk suyla yıkayacak. Ancak bu aşamada ölümün izleri de bedende aşikar hale gelecek. Morarmalar başlayacak.
Daha sonra bedeni beyaz bir bezle, kefenle saracaklar. Sonra da tahta tabuta koyup üstüne yeşil bir örtü örtecekler. Cenaze arabası gelecek, tabutu devralacak. Araba mezarlığa doğru ilerlerken, yolda hayat devam edecek. Bazı insanlar cenaze geçiyor diye saygı gösterecek, çoğu kendi işine bakacak. Sonra mezarlığa gelinecek. Tabut, sizi sevenler ya da seviyor gibi görünenler tarafından ellerde taşınacak. Etrafta muhtemelen yine ağlayanlar, sızlananlar olacak. Sonra o kaçınılmaz yere, mezara gelinecek. Üstünde sizin isminiz yazılı... Bedeni tabuttan çıkarıp beyaz kefenle birlikte mezarın içine atacaklar. Ve sonra son işyapılacak. Ellerine kürek alanlar, beyaz kefenin içindeki bedenin üzerine toprak atmaya başlayacaklar. Kefenin ağzını açıp içine de toprak atacaklar. Ağzınıza, burnunuza, boğazınıza, gözlerinize topraklar dolacak. Topraklar yavaşyavaşkefeni örtecek. Biraz sonra işleri bitecek ve gidecekler. Mezarlık her zamanki derin sessizliğine bürünecek. Gidenler, kendi hayatlarına geri dönecekler, ama gömülen beden için artık hayatın hiçbir anlamı kalmamışolacak. Dünyadaki hiçbir güzellik, hiçbir güzel ev, güzel insan, güzel manzara artık o beden için bir şey ifade etmeyecek. Bedeniniz, hiçbir dostunuzla artık görüşemeyecek. Beden için var olan tek şey, artık yalnızca toprak ve onun içindeki bakteri ve kurtlar olacak.
Öldükten Sonra Ne Hale Geleceğinizi Hiç Düşündünüz mü?
Zaten gömülmenizle birlikte bedeniniz hem içten hem de dıştan gelen etkilerle hızlı bir parçalanma sürecine girecek.
Vücutta oksijen kalmayacağından, bir süre sonra mikroplar faaliyete geçerek bedene yayılacaklar.
Karında toplanan gazlar cesedi şişirecek ve bu şişlik vücudun her tarafına yayılarak, bedeni tanınmaz hale getirecek.
Bundan sonra gazın diyaframa yaptığı basınçtan dolayı ağızdan ve burundan kanlı köpükler gelmeye başlayacak.
Çürüme ilerledikçe kıllar, tırnaklar, avuç içleri ve tabanlar yerlerinden ayrılacaklar.
Bu dışdeğişmeyle beraber, iç organlarda da (akciğer, kalp ve karaciğerde) çürüme başlayacak.
En korkunç olay ise bu noktada gerçekleşecek; karın bölgesinde toplanan gazlar deriyi zayıf noktasından patlatacaklar ve bedenden tahammül edilmez derecede pis kokular yayılacak. (Ölü insan kokusu, dünyanın en iğrenç kokularındandır.)
Bu süre içinde kafadan başlamak üzere, adaleler de yerlerinden ayrılacak.
Cilt ve yumuşak kısımlar tamamen dökülecek ve iskelet gözükmeye başlayacak.
Beyin tamamen çürüyecek ve kil görünümünü alacak, kemikler bağlantılarından ayrılacak ve iskelet dağılmaya başlayacak...
Bu olay, ceset bir toprak ve kemik yığını haline gelene kadar böylece devam edecek.
"Ben" sandığınız bedeniniz böylelikle korkunç ve iğrenç bir şekilde yok olacak. Geride kalanlar sizden söz ederken, topraktaki tüm kurtlar, böcekler ve bakteriler sizin etlerinizi kemirecekler.
Eğer bir kaza sonucunda ölür de, gömülmezseniz, o zaman çok daha feci bir manzara ortaya çıkacak. Bedeniniz, sıcak havada açıkta kalmışbir et gibi, kurtlanacak, birkaç gün içinde bir kurt yumağı haline dönüşecek. Kurtlar, son et parçasını da yiyene kadar iskeletin kıvrımları arasında dolaşacaklar.
Böylece "en güzel bir biçimde" yaratılmışolan insan hayatı, olabilecek en korkunç biçimde sona erecek.
Peki neden?
İnsan vücudunun öldükten sonra bu hale getirilmesi Allah'ın dilemesiyledir. Ve bunun çok büyük bir hikmeti vardır. İnsan, kendisinin aslında bedenden ibaret olmadığını, bedeninin yalnızca kendisine giydirilmişgeçici bir kılıf olduğunu, bu korkunç sonu görerek anlamalı, bedenin ötesinde bir varlığı olduğunu hissetmelidir. İnsan, sadece bedenden ibaret olamayacağını, bedenin ötesinde onu bir araç olarak kullanan ruhun var olduğunu anlamalıdır.
Allah kendini "et ve kemikten" ibaret sanan insana, belki de bunun bir aldanışolduğunu kavratmak için böyle ibret verici bir son hazırlamıştır.
İnsan, bedeninin ölümüne bakmalı, bu geçici dünyada adeta sonsuza kadar kalacakmışgibi sahiplendiği ve bütün arzularına boyun eğdiği bedeninin akıbeti hakkında düşünmelidir. O beden toprağın altında çürüyecek, kurtlanacak ve iskelete dönüşecektir. | 0 | - | +18 çok korkunçççç BU olay Kayseri Bünyan ilçesi sinirlari içerisinde
yaşanmiştir ki, olayin
kendi Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile
çok gerilerde
birakir.
Kendisi Bünyan'li olmayan, politika ile de ugrasmis ve
halen Kayseri'de
isadami olan birisi, Bünyan kiyiciginda, Kayseri
Malatya kara yolu üzerinde,
lokantasi olan bir benzin istasyonuna gider ve
orada alabalik la bir ufak raki ister.
Dönüste yürüyüş mesafesindeki Bünyan'a gitmek için
meyhanemsi lokantadan
çikar ki, dişarisi hem zifiri karanlik ve hem de
korkunç bir kar-tipi
firtinasi başlamiştir. Benzin istasyonuna yaklaşik 300
metre mesafedeki
Bünyan'a dönüş için yol kenarina varir.
Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan'a ulaşma
derdindedir. Firtina daha da
şiddetlenir, bir-kaç adim ötesini bile görememektedir.
Gelip-geçen bir araba
da yoktur. Nihayet karanliklar içerisinde, hayalet
gibi yavaş yavaş yaklaşan
bir arabanin farlarini fark eder. Arabanin, tam önünde
yavaşlamasiyla
birlikte hemen arka kapiyi açar ve arabaya biner.
Kapiyi kapatir, araba yeniden hareket eder.
Içeridekilere merhaba demek
ister ama o da ne? Araba da kimse olmadigi gibi,
direksiyonda da kimse yok.
Birden panige kapilir. Korkuyla,hemen arabadan
atlayip, oradan koşarak
uzaklaşmak ister ama hem araba hizlanmiş, hem de korku
ile dizleri
baglanmiş, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin
bir viraja dogru
yaklaşir. Adam dua etmeye başlar. Tüm günahlari için
tövbe eder. Arabayi
durdurmasi için Allaha yalvarir. Tam bu esnada,
pencereden bir el uzanir ve direksiyonu kivirarak,
sert virajdan arabanin
dogru yola dönmesini saglar. Her tehlikeli dönemece
yaklaştikça, Allah'a
yalvariş ve yakarişi artar ve her seferinde de bir el
dişaridan uzanip,
direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar,
aklini toparlamaya
çalişir, ayaklarini kimildatir.
-Ya Allah koru beni...-
deyip, kapiyi açmasiyla birlikte, kendisini arabadan
dişari firlatir. Bir
kaç takla attiktan sonra, şarampolde kendisine gelir.
Defalarca üç Külfü-bir
Elham oku¤¤¤¤¤, Bünyan'a yürüyerek ulaşir ve
kahvehaneye girer.
Üstübaşi islak ve şok halindedir. Kendisini
taniyanlar hemence sobanin
başina alirlar. Eline
bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip,
sesi titreyerek, başina
gelen doga üstü ve korkunç olayi anlatir. Olayi
dinleyenler inanmak
istemeseler de,anlatan kişinin akli başinda ve
toplumsal sorumluluk taşiyan
bir pozisyonda oldugunu bildiklerinden, herkeste derin
bir sessizlik oluşur.
Yaklaşik yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal
Köyü'nden iki kişi
girer. Bir masaya
oturur ve iki duble çay söylerler. Bu arada,
gelenlerden birisi, digerine
şunlari söyler :
"-Hasan Yildiz baksana, şu sobanin başinda oturan geri
zekali bizim araba
yolda kalinca biz arabayi iterken, arabaya binip inen
adam degil mi?" | 0 | - | Bir SEri Katilin Ağzından Yazılmış Bİr Mektup ALBERT FİSH_
Süphesiz, bir seri katil tarafindan yazilan en hasta mektup, yamyam çocuk katili Albert Fish’in 1928 yilindaki on iki yasindaki kurbani Grace Budd’in annesine 8 yil sonra 1934 ‘te yazdigi mektuptur. Büyük sanstir ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil mektubu okuma dehsetinden kurtulabilmisti. Bu mektubun asli bu gün sanatçi Joe Coleman’in koleksiyonundadir.
Çok Sevgili Bayan Budd,
1894’te bir arkadasim Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açilmisti. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çikmislardi. Limana varinca iki arkadasi ile karaya çikmislar ve çok içip sarhos olmuslar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrildigini görmüsler. Bu sirada orada kitlik hüküm sürmekteymis. Etin kilosu 2-6 dolar arasindaymis. Çok fakir olanlar arasinda açlik sikintisi o kadar büyükmüs ki digerlerinin açliktan ölmesini önlemek amaciyla 12 yasindan küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmalari için kasaplara satiliyorlarmis. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kusbasi isteyebilirmissiniz. Çiplak bir çocuk vücudunun bir kismi önünüze getirilir ve istediginiz parçalari kestirebilirmissiniz. Bir kizin veya oglanin kalça kismi, en lezzetli bölümmüs ve dana kotlet olarak satilan en pahali etmis. John orada çok uzun kalmis ve insan etine karsi bir düskünlügü olusmus. New York’a dönünce biri 7 digeri 11 yasinda iki oglan çocugu çalmis. Onlari evine götürüp soymus ve bir dolaba kapamis. Sonra tüm giysilerini yakmis. Her gün etlerinin iyi ve yumusak olmasi için onlara iskence yapip dövmüs. Önce 11 yasindaki oglani öldürmüs, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymis. Kafasi, kemikleri ve bagirsaklarindan baska vücudunun her bir parçasini pisirip yemis. Firinda pisirmis (tüm popsunu), haslamis, kizartmis ve kusbasi yapmis. Küçük oglana da ayni seyleri yapmis. Ben o zamanlar 409 Dogu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli oldugunu o kadar sik söylemisti ki ben de tatmayi aklima koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Bati 15. Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öglen yemegini birlikte yedik. Grace, kucagima oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklima koydum. Onu bir partiye götürecegimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdigim bos bir eve götürdüm. Oraya vardigimizda ona disarida beklemesini söyledim. Kir çiçekleri toplamaya basladi. Yukari çiktim ve tüm giysilerimi çikardim. Çikarmasaydim üzerlerine kanin bulasacagini biliyordum. Her sey hazir olunca, pencereden onu çagirdim. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandim. Beni çiplak görünce aglamaya basladi ve merdivenlerden inmeye çalisti. Onu yakaladim ve o da bana annesine sikayet edecegini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasil da tekmeledi, isirdi ve tirnakladi. Bogazini sikarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pisirdim ve yedim. Firinda pisen küçük poposu öylesine yumusak ve tatliydi ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. | 1 | nefret_nilay 06.03.2008, 17:38 (UTC) |
Bütün konular: 5 Bütün postalar: 5 Bütün kullanıcılar: 2 Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse 
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 1 ziyaretçi (20 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|